Sosyal Medya

Güncel

AB’siz demokratikleşme ve gelişme mümkün - Ufuk Ulutaş

Avrupa’yla ilişkilerimizin tarihsel olarak sorunlu olmadığını kimse iddia edemez. Tarihsel bir bagajı var ilişkilerin. Osmanlı veya Cumhuriyet fark etmeksizin ilişkiler bu bagajdan etkilene geldi.



Kısaca söylemek gerekirse yüzyıllar boyu Avrupa, Türkiye’nin merkezinde yer aldığı medeniyeti kendisinin tam zıttı olarak gördü. Bu algı Türkiye’nin eko-politik durumundan bağımsız olarak devam etti. DiÄŸer bir deyiÅŸle Osmanlı bakiyesi Türkiye, Avrupa’nın ötekisi olmaya devam etti. Konjonktürel yakınlaÅŸma ÅŸovlarını bir kenara bırakırsak Avrupa, Türkiye’yi parantez içerisinde deÄŸerlendirme huyundan hiç vazgeçmedi. Son zamanlarda AB ile Türkiye arasındaki gerginliÄŸin sebebi de tam olarak bu.
 
Türkiye’nin AB standartlarını karşılaması, geliÅŸmesi, büyümesi, refahının artması, demokratikleÅŸmesi AB nezdinde bir ayrıntıdan ibaret. AB’nin herhangi bir kriterde Türkiye’nin yarı seviyesine ulaÅŸamayacak ülkelere kucak açarken, Türkiye’ye soÄŸuk ve hatta düşmanca davranması da bundan. Türkiye’ye denk ve egemen bir aktör olarak deÄŸil; terbiye edilecek, ders verilecek bir ülke gibi yaklaşılıyor. Söz konusu Türkiye olunca tüm idealler buharlaşıyor.
 
Türkiye’de kimliÄŸini doÄŸrudan Avrupa üzerinden tanımlama heveslisi bir çevre var. Bu çevre AB’yi sorgusuz sualsiz bir ÅŸekilde Nirvana olarak kabul ediyor. AB’nin Türkiye’ye yönelik hücumlarının içeriÄŸini sorgulama ve niyetine bakma gibi bir alışkanlıkları yok. Brüksel’den, Berlin’den, Viyana’dan veya Paris’ten gelen mesajları Türkiye iç kamuoyunda bir baskı unsuruna dönüştürmekle meÅŸguller. AB ile iliÅŸkilerin bu noktaya nasıl geldiÄŸi sorusu bir tarafa, AB bu noktaya nasıl geldi sorusuna karşı sessizler.
 
Avrupa bir krizde. Hem de derin bir krizde. KuruluÅŸta kâğıda döktükleri tüm idealler ayaklar altında. Önlerinde çözmeleri gereken derin ekonomik, sosyolojik ve siyasal sorunlar var. Ä°liklerine iÅŸlemiÅŸ bir ırkçılıkları var. Dönemsel olarak yükseliÅŸe geçiyor ve siyasi arenayı domine ediyor. Bu dominasyon en son milyonlarca insanın canına mal olmuÅŸtu. Åžimdilerde de aynı damar eski günlerine dönme planları yapıyor. Öteki üzerinden inÅŸa edilen ve yükselmek için ötekinin ÅŸeytanlaÅŸtırılmasına ihtiyaç duyan bir damar bu. Sorun Türkiye deÄŸil, sorun Avrupa. Avrupa sorunların içerisine gömüldükçe, Türkiye’yi sorunsallaÅŸtırıyor. Bizdeki AB âşıkları ise ısrarla Türkiye’nin ÅŸeytanlaÅŸtırılmasına mermi taşıyorlar.
 
Avrupa bir geliÅŸme ve demokratikleÅŸme ideali olmaktan çoktan çıktı. Allah aÅŸkına Wilders’in, Hofer’in, Le Pen’in, Pegida’nın AB’si midir demokratikleÅŸme çıtamız? AB’li olmak için biz de mülteci çadırlarını mı yakalım? Gazetecilerimizi gönderip mülteci mi tekmeletelim? Ankara’ya terör çadırı mı kurduralım? Teröristlere silahlı mücadele yapıyorlar mı diyelim? Avrupa’da terör faaliyetleri yapan örgütlere silah ve istihbarat yardımı mı yapalım? Mabetlere kanlı hayvan baÅŸları mı bırakalım? Öteki gördüklerimizin ibadetlerine, giyimlerine, görünümlerine, mabetlerine mi karışalım? Darbeci FETÖ’cülere, Sisilere kucak mı açalım? Yerlere kırmızı halı mı serelim diktatörleri karşılamak için? Susalım mı Suriye’deki Esed, Rusya ve Ä°ran zulmüne? Saygı göstermeyelim mi Avrupa’nın en meÅŸru ve koltuÄŸunu en fazla hak eden liderine?
 
TeÅŸekkürler ama kalsın. DemokratikleÅŸme ve geliÅŸme idealimize o parantezler, çifte standartlar, düşmanlıklar, ÅŸeytanlaÅŸtırmalar devam ettiÄŸi müddetçe Avrupa’ya raÄŸmen yerli bir süreçle devam ederiz. Avrupa, kâğıt üzerindeki Avrupa olursa ki pek mümkün görünmüyor o zaman tekrar deÄŸerlendiririz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.